Hemen büyümeyi isterdim, isterdik. Ama yaşımız ilerledikçe sorunların bu kadar büyüyeceğini nerden bilirdik ki değil mi? Canımızın bu kadar yanacağını bilsek o zamanlarda kalmak için elimizden gelen herşeyi yapardık herhalde. Yoo.. mtluluklarda büyüyor elbet seninle birlikte, aşkı tatmayan bir ruh çok eksikmiş mesela. Ama şöyle bir durum var ki o zamanlardaki mutluluklarımız çok daha saf ve içtendi.
Küçüklüğümden beri hep olgundum. Hatta lafta sözde değil bu olgunluk konusu tanıyan herkes bilir beni. 2 katı yaşımdaki insanlarla hep daha iyi anlaşmış dertlerini paylaşmışımdır. Asla küçüksün sen, boşver muamelesi görmedim ben. Keşke görseydim…Neydi beni bu kadar olgunlaştıran? Ruhumun bu kadar büyük olması neden? Acı olgunlaştırırmış ya insanı o hesap işte. İntihara kalkışmayı çok erken denedim mesela, ne büyük aptallık! Annemin gözleri önünde çekmiştim bıçağı. Ha sonuç falan yok başlı başına gereksiz bir sahneydi. Şimdi hatırlayınca gülüyorum hatta…
Her zaman sorumluluklarım vardı benim. Kendimden 10 yaş küçük kardeşimin annesiyim sanki . Onunla beraber büyüdüm diyebilirim…Arkadaşlarım alışveriş merkezlerinde eğlenirken ben ona bakmakla yükümlüydüm bu yaz. Çok ağır evet. Ha mükemmel bir tatil geçirdim hakkını yemeyelim, onlarca yer gezdim ama “Bütün gün evdesin boş boş durma da şu ev işlerini yap.” Diye biraz yakınan bir validem vardı evde. Yaparım yapmasına, yaptım da. Buna rağmen hala bağarıp durmaları yok mu… Bakıyorum çevreme; yaşıtım olan insanlar yaptıklarımın onda birini beceremiyorlar genellikle. Ne yemek ne ütü ne bulaşık. Allah kahretsin ki ev hanımı gibiyim ve tabii anne gibi.
Öyle yorgun düşüyor ki ruhum, genç olduğumu unutuyorum, sanki az sonra romatizmam tutacak gibi…Ve buna rağmen gülüyorum kahkaha atıyorum ya! Yenik düşmem, düşemem hiç kimseye. Annem anlatır beni bana, sendeki inat hiçkimsede yok diye, burnundan getiririm kadıncağazın. Eğer iyi bir okul kazandıysam bu çevredekiler gıcık olsun da ben kimmişim görsünler diyedir. Hiçbir zaman ay ben çok çalışıyorum acaip zekiyim triplerine girmedim girmem. Kendini öven insanlar içlerinde yaşar asıl sefilliklerini,övülmeye muhtaçtırlar çünkü kimse ona iyi olduğunu söylememiştir daha önce. Söylemedim ve sonuçlar açıklandığı an asıl yenilgiyi gördüm yüzlerinde. “Ah canım inan çok sevindik” diye tebrikler gelmeye başladı, gözlerinin en içine baktım. Uzun zaman geçti kazanalı ama hatırlıyorum…Kendi çocuklarında görmek istedikleri başarıyı bende gördükleri anki samimiyetsizlikleri hissedilmeyecek gibi değildi. Artık hem bir ev kadını hemde kariyer yapmış bir kadın gibi hissediyordum kendimi ve işin garibi 15 yaşındaydım.
Ve yine yeni yeniden yalnızdım işte. Ev gün içi her zaman boştur, geceleri sessiz… Müzik ritmi bozar belki sessizliği yada bir iki kitap sayfası. Gömülürüm içine, al beni alabilirsen. Aşk gelir aklıma bazende. Hani o bi garip ruh hali, platoniği can yakar ama sevdi mi de uçuruveren duygu. Geldiği gibi gitmez, gitmesinde…Hatta her an kalsın yanında gitmemek üzere, ondan daha dolu bir duygu daha henüz tanımıyorum çünkü.
Yaşadıkça şarkılar daha çok damarına giriyor, daha çok hissediyorsun. Hıçkırmak çığlık atmak istediğin halde sessiz ağlayıp kendini sıkmak gibi gözlerinin içine bakıp sana dokunamamak. Sonra sahte mutluluklar, her saniye attığın kahkahalar… Her kahkaha bir gözyaşıdır aslında, kim bilebilir ki içini? Ağladığı kadar güler insan, hissettirdiği kadar hisseder , kendini güzel bulduğu kadar güzeldir..sevdiği kadar sevilir…”Neden mi?” Çünkü bende Seni Seviyorum, sevdiğim kadar sev beni ve hissettiğim kadar hisset!